İvedi yargılamada özel dava açma süresi, genel dava açma süresi
Davacıların, kendilerine bir bildirim yapılmadığı sürece 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini bilmeleri mümkün değildir.
Dolayısıyla, ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiklerinde kaç gün içinde hangi merciye başvurulacağını ya da doğrudan dava açılıp açılamayacağını bilmeleri beklenemez.
Bu doğrultuda, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/773
Karar No : 2024/1349
TEMYİZ EDEN (DAVACI) :
VEKİLİ : Av.
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- Cumhurbaşkanlığı
2- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
VEKİLİ : Av.
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 03/10/2023 tarih ve E:2021/4611, K:2023/7111 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … AŞ’ye ait olup özelleştirme kapsam ve programında bulunan Kırklareli ili, Lüleburgaz ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan ve 02/01/2020 tarih ve 1989 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine yapılan itirazların reddine ilişkin 05/04/2021 tarih ve 3775 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve bu kararın bildirimine ilişkin 09/04/2021 tarih ve E-71846147-754-6147 sayılı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı işleminin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 03/10/2023 tarih ve E:2021/4611, K:2023/7111 sayılı kararıyla;
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 1. maddesi, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesinin 2. fıkrası, Ek-3. maddesi, 5. maddesindeki “nazım imar planı” ve “uygulama imar planı” tanımları ve 6. maddesine yer verilerek,
Mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alanda imar planı yapma yetkisinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ve Cumhurbaşkanlığına ait olduğu, imar planı değişiklikleri yapılırken ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alındığı, 1/1000 uygulama imar planı değişikliğinin 1/5000 ölçekli nazım imar planına, 1/5000 ölçekli nazım imar planının ise 1/25000 ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarına uygun olduğu, 3194 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasında verilmiş olan yetkiye istinaden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığınca yalnızca uyuşmazlık konusu taşınmaz ile sınırlı bir alana ilişkin imar planı değişikliği yapıldığı, etrafı konut alanları ile çevrili olan taşınmaza getirilen konut fonksiyonun çevresiyle uyumlu olduğu, tek taşınmazla sınırlı olarak yapılan bu değişikliğin sosyal ve teknik alt yapı dengesini etkileyecek oranda olmadığı, plan değişiklikleriyle 1779,29 m2’si park alanına ayrılan taşınmazda önerilen konut alanında yaşayacak nüfusun ihtiyacı olan yeşil alanın ayrıldığı, çevre imar bütünlüğünün bozulmadığı, önceki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında geçirilen ve dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinde de önerilen 7 metre genişliğindeki yolun taşınmazın çevresi ile bağlantısını sağlayacağı, bu durumda dava konusu imar planı değişikliklerinde şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Öte yandan, 02/01/2020 tarih ve 1989 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin iptali istemiyle davacı tarafından açılan davada, Dairelerinin 03/10/2023 tarih ve E:2021/9956, K:2023/7112 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, yargılama aşamasındaki dilekçe ve beyanlarında ileri sürülen iddialar tekrar edilerek dosyada bulunan bilirkişi raporuyla da ortaya konulduğu üzere dava konusu nazım imar planı ve uygulama imar planı değişikliğinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu, davanın reddi yolunda verilen Daire kararında isabet bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idareler tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ………..’İN DÜŞÜNCESİ: Temyize konu Daire kararının Kurulumuz kararında yer verilen gerekçe ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
… AŞ’ye ait olup özelleştirme kapsam ve programında bulunan Kırklareli ili, Lüleburgaz ilçesi, Kurtuluş Mahallesi, 334 ada, 8 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan ve 02/01/2020 tarih ve 1989 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği, 22/01/2020 – 22/02/2020 tarihleri arasında Lüleburgaz Belediye Başkanlığı ilan tahtasında ve internet sitesinde ilan edilmiş, davacı Lüleburgaz Belediye Başkanlığınca askı süresi içerisinde verilen 31/01/2020 tarihli dilekçe ile bu planlara itiraz diğer itirazlarla birlikte 05/04/2021 tarih ve 3775 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla reddedilmiş, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 09/04/2021 tarih ve E-71846147-754-6147 sayılı işlemi ile anılan Cumhurbaşkanı kararının davacı idareye bildirilmesi üzerine 29/04/2021 tarihinde temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı hükme bağlanmıştır.
Yine aynı Kanun’un “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararlarının ivedi yargılama usulüne tabi olduğu; 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu; aynı fıkranın (b) bendinde ise, ivedi yargılama usulünde bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari işlemlerin nitelikleri gereği kanunlarda genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmamaktadır.
Davacıların, kendilerine bir bildirim yapılmadığı sürece 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini bilmeleri mümkün değildir.
Dolayısıyla, ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiklerinde kaç gün içinde hangi merciye başvurulacağını ya da doğrudan dava açılıp açılamayacağını bilmeleri beklenemez.
Bu doğrultuda, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık bu çerçevede ele alındığında, 02/01/2020 tarih ve 1989 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ivedi yargılama usulü kapsamına girmekte olup her ne kadar söz konusu maddede, otuz günlük özel dava açma süresi öngörülmüş ise de; Anayasa’nın 40. maddesi gereğince, kanunlarda özel başvuru yolu ve dava açma süresi öngörüldüğü hallerde bunun ilgililere açıkça ve ayrıca bildirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Uyuşmazlıkta, dava konusu nazım imar planı ve uygulama imar planı değişikliğinin 22/01/2020 – 22/02/2020 tarihleri arasında askı suretiyle ilan edildiği, davacı tarafından askı süresi içerisinde verilen 31/01/2020 tarihli dilekçe ile söz konusu planlara itiraz edildiği; planlar askıda ilan edilirken ivedi yargılama usulüne tabi olduklarına veya özel dava açma süresi bulunduğuna yönelik askı tutanaklarında herhangi bir açıklamaya yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda bakılan davada, dava açma süresi değerlendirilirken, özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin gözetilmesinin yanı sıra, ivedi yargılama usulüne tabi olan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun’un 11. madde hükmünün uygulanamayacağının dikkate alınması gerekmektedir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu planların son ilan tarihi olan 22/02/2020 tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde ve en son 22/04/2020 tarihinde (çarşamba günü) açılması gerekirken, 29/04/2021 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan, ivedi yargılama usulüne tabi olan uyuşmazlıkta, 2577 sayılı Kanun’un 11. madde hükmünün uygulanma olanağı bulunmadığından, planlara askı sürecinde davacı tarafından yapılan itirazın reddine yönelik 05/04/2021 tarih ve 3775 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve bu kararın bildirimine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı işleminin, dava açma süresini ihya etmeyeceği de açıktır.
Bu durumda, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin 03/10/2023 tarih ve E:2021/4611, K:2023/7111 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3.Kesin olarak,10/06/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Anayasa’nın 40. maddesinde, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu belirtilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı Kanun’un 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesinde, ivedi yargılama usulüne tabi işlemler arasında “Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları”nın sayıldığı ve ivedi yargılama usulüne tabi işlemlerde dava açma süresinin 30 (otuz) gün olduğu ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesindeki itiraz usulünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, imar planlarının belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe gireceği, bu planların onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tesbit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği, belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planların belediye meclisince onbeş gün içinde incelenerek kesin karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi, dava açma süresi ile ilgili hükümler içermekle birlikte söz konusu maddede, tüm idari işlemlere karşı dava açılmadan önce, ilgili idare nezdinde itiraz edilebileceğini öngören genel ve ihtiyari idari usul (idari itiraz usulü) kuralları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, düzenleyici bir idari işlem niteliğinde olan imar planlarına karşı, ilan/askı süresi içerisinde özel ve ihtiyari bir idari itiraz usulü öngörülmüştür.
Bir uyuşmazlıkta, genel kanun ve özel kanun hükümlerinin olayı düzenleyen hükümleri arasında bir çelişki olması durumunda, o konuda genel kanunun değil özel kanunun uygulanacağı hususu hukukun temel ilkelerinden biridir.
Bu çerçevede, imar planlarına karşı açılan davalarda, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinde özel bir kural olarak öngörülen bir aylık askı/ilan süresi içerisindeki özel idari itiraz usulünün, dava açma sürelerine esas alınması gerekmektedir.
Diğer bir deyişle, imar planlarının kesinleşip uygulanabilmesi için öngörülen “ilan-askı-itiraz” usulünün 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamındaki bir usül olmayıp özel Kanun niteliğindeki 3194 sayılı Kanun’da işlemin tekemmülü için öngörülen özel bir usul olduğu ve bu kapsamda yapılan itirazın 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Her ne kadar, 24/07/2008 tarih ve 5793 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle değiştirilen 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesinde;
“Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir ve bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer. İlgili kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak, verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca onaylanır ve 19 uncu maddede belirtilen ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer. Bu planlara göre yapılacak yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.” hükmüne yer verilerek, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya da onlar lehine irtifak veya kullanım hakkı tesis edilmiş arsa ve araziler ile özel kanunlar uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilere ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya da yaptırılan imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Kanun’un 8. maddesinde belirtilen ilan ve askı yükümlülüklerinden muaf olarak Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayı ve Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe girmesi öngörülmüş ise de, maddenin yedinci cümlesinde yer alan “bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer” ibaresinin iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 09/06/2011 tarih ve E:2008/87, K:2011/95 sayılı kararıyla;
“…Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti, 36. maddesinde hak arama özgürlüğü, 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla çıkarılmış olup, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapıları kapsamaktadır. Kanun’un 8. maddesinde, imar planlarının belediye meclisince, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planların ise valilikçe onaylanacağı, her iki planın 1 ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde yapılacak itirazların da 15 gün içinde kesin karara bağlanacağı öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde de imar planlarının, 5 yıllık kalkınma planı ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve fiziki planların bütününde sosyo-ekonomik esasa dayalı düzenlemenin getirilmesi, bu suretle şehirlerin gelişmesinin Bölge Planları ile yönlendirilmesi ile imar planlamalarında sürenin asgariye indirilmesi ve aynı zamanda mahalli koşulların plana sağlıklı olarak yansıması için Valilik ve Belediyelere plan yapma yetkisini tanıyan hükmün getirildiği; ayrıca, halkın kendisi için yapılan imar planlarının aleniyetinin sağlanmasının amaçlandığı vurgulanmıştır.
Bu durumda İmar Kanunu’nda ilanlar için öngörülen askı süresinin imar planlarının ve değişikliklerinin aleni olmasına dayandığı ve ilgililerin idareye yapacakları itirazlar için getirildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kuralla sözü edilen taşınmazlara ilişkin olarak İmar Kanunu’nun 8. maddesindeki imar planlarının onaylanmasının ardından kamuoyuna mahalli araçlarla duyuru yapılarak aleniyetin sağlanması ve bu süre içinden yapılan itirazlar sonucunda kesinleşmesi yönteminden vazgeçilmekte, imar palanları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanmalarının ardından idari açından kesin ve uygulanması gereken bir işlem halini alması öngörülmekte, sözü edilen planlardaki yanlışlık ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla ilgililerce idareye başvurulması ve idarenin de itiraza konu işlemi kaldırarak ya da değiştirerek planlardaki hukuka aykırılıkları giderebilmesinin yolu kapatılmaktadır. Bu durumda, ilgililerin bu taşınmazlara ilişkin imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarındaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için yetkili ve görevli idari yargı mercilerine dava açmak dışında, bir başvuru imkanı kalmamaktadır. Kuralın imar plan ve değişikliklerini veya bunlara ilişkin onama işlemlerini askı sürelerine tabi kılmamakla, yargı yolunu ve hak arama özgürlüğünü kullanmasını zorlaştırdığı açıktır.” gerekçesine yer verilerek, kural Anayasa’nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin değinilen kararı karşısında, 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesindeki imar planlarının da, 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule tabi olacağında kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, dava konusu imar planı da yürürlüğe konulurken 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule uygun olarak ilan-askı ve itiraz süreci işletilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu nazım imar planı ve uygulama imar planı değişikliğinin 22/01/2020 – 22/02/2020 tarihleri arasında Lüleburgaz Belediye Başkanlığı tarafından askıya çıkarıldığı, davacı tarafından askı süresi içinde 31/01/2020 tarihinde yapılan itirazın reddine dair Cumhurbaşkanı Kararının 06/04/2021 tarih ve 31446 sayılı sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması üzerine, 29/04/2021 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda, itirazın reddine ilişkin işlemin ilan edildiği 06/04/2021 tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde, 29/04/2021 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından, uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.