Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu karaları için verilen taahhütlerin denetimi
Gerçekleştirilmesi planlanan projeye dair “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” karaları için verilen taahhütlerin fiili durumda yerine getirilip getirilmediğinin, başka bir deyişle, projeye ilişkin ÇED kararlarının usulüne uygun yürütülüp yürütülmediğinin tespit edilmesine yönelik çalışmaları ifade eden denetimin, inşaat öncesi ve işletme sonrası kısımları da kapsadığının belirtildiği dikkate alındığında, projenin başlangıcından sona ermesine kadarki tüm sürecin davalı idare tarafından kontrol edilmesine imkan sağlandığı,
26/05/2017 tarih ve 30077 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 2. maddesiyle değiştirilen mevcut Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinin; “p) İzleme ve kontrol: Gerçekleştirilmesi planlanan projeye dair “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı alındıktan sonra, inşaat öncesi, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemine ilişkin kararın verilmesine esas teşkil eden şartlar doğrultusunda yürütülmesinin sağlanması için yapılan çalışmaların bütününü” olarak düzenlenmiştir.
ÇED Yönetmeliğinde izleme ve kontrol süreçlerinin ayrı bentlerde düzenlenerek “kontrol” sürecinin “denetim” olarak ifade edildiği, ancak denetimin kapsamının 2017 yılında yapılan değişiklik ile belirlendiği (bu bende karşı herhangi bir dava açılmamıştır.) anlaşılmaktadır.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/1292
Karar No : 2023/2094
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
VEKİLİ : Av.
KARŞI TARAF (DAVALI) : Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
VEKİLİ : Av.
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 20/10/2021 tarih ve E:2019/17877, K:2021/11628 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 08/07/2019 tarih ve 30825 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 1. maddesi ile değiştirilen mevcut Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) ve (p) bentleri ile aynı fıkraya eklenen (z) ve (aa) bentlerinin ve 4. maddesi ile mevcut Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrası ile anılan maddeye eklenen 5. fıkranın iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 20/10/2021 tarih ve E:2019/17877, K:2021/11628 sayılı kararıyla;
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile aynı fıkraya eklenen (z) ve (aa) bentleri ve 18. maddesinin 1. fıkrası ile anılan maddeye eklenen 5. fıkra yönünden;
Mülga 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan “ÇED Olumlu Kararı alan projelerin inşaat dönemine ilişkin izleme ve kontrolü raporlama çalışmalarını yapabilmek” ibaresinin iptali istemiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2013/10649 sayılı dosyasında açılan davada, Dairenin 18/11/2015 tarih ve E:2013/10649, K:2015/8926 sayılı kararı ile söz konusu düzenlemenin iptaline karar verildiği,
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Dairenin 05/04/2017 tarih ve E:2015/573, K:2017/2108 sayılı kararıyla anılan bendin iptaline karar verildiği,
09/02/2016 tarih ve 29619 sayılı Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesi ile mevcut Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yapılan değişikliğin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 18/04/2018 tarih ve E:2016/3233, K:2018/2860 sayılı kararıyla, söz konusu bendin iptaline karar verildiği,
Son olarak, dava konusu değişiklik ile, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin; “Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar: Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, Proje Tanıtım Dosyası, Proje İlerleme Raporu hazırlamak ve sunmak için gerekli şartları taşıyan kurum/kuruluşları” şeklinde düzenlendiği,
Daha önce verilen yargı kararlarında ilk olarak vurgulanan hususun, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara, idare adına, denetim niteliği taşıyan yetki verildiği, ancak ilgili Anayasa Mahkemesi kararı gereği, yasal dayanak bulunmaksızın, üçüncü kişilerin denetimine yönelik yetki kullanılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle, değişikliğe ilişkin Yönetmeliğin dava konusu maddelerinde, yeterlik verilmiş kurum/kuruluşa idare adına denetim niteliğinde bir yetki verilip verilmediğinin öncelikli olarak incelenmesi gerektiği,
Dava konusu Yönetmelikle, önceki Yönetmeliklerden farklı olarak, yeterlik verilmiş kurum/kuruluşa proje ilerleme raporu hazırlama ve sunma yetkisi verildiğinin görüldüğü, proje ilerleme raporunun, ÇED Olumlu kararı alındıktan sonra belli periyotlarla yatırımın başlangıç, inşaat ve işletme sonrasına ilişkin kaydedilen gelişmeleri içeren rapor olduğunun, izlemenin, proje ilerleme raporuna göre yapılan değerlendirmeleri ifade ettiğinin, denetimin ise izleme neticesinde gerek ÇED Gerekli Değildir kararının dayanağı proje tanıtım dosyasında (PTD’de) gerekse ÇED Olumlu kararının dayanağı ÇED raporunda verilen taahhütlerin fiili durumda yerine getirilip getirilmediğine yönelik çalışmaları kapsadığının ve izlemenin ve denetimin, dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesiyle değiştirilen mevcut Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında açıkça Bakanlıkça yapılacağının düzenlendiği dikkate alındığında, proje ilerleme raporu hazırlanmasının, projenin başlangıç aşamasından işletme sonrası aşamaya kadar yürütülmesine ilişkin sadece veri toplama niteliğinde olduğu, raporun (izleme ve denetim kapsamında yapılan) verilen taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğine yönelik bir değerlendirmeyi veya analizi içermediği, başka bir deyişle değişikliğin sahada yapılan uygulamaların Bakanlığa bildirimine yönelik olduğu, dolayısıyla dava konusu düzenleme ile yeterlik verilmiş kurum/kuruluşa idare adına denetim niteliğinde sayılabilecek bir yetkinin verilmediği,
Diğer taraftan, yargı kararlarında ikinci olarak, izleme ve kontrol raporlama çalışması yapan kuruluşların, söz konusu projeye ilişkin daha önceden ÇED raporu hazırlama yetkisi verilen kuruluşlar olduğu, projelerin inşaat dönemine ilişkin izleme, kontrol ve raporlama çalışmalarını yapmalarının kendi kendini denetleme anlamına geleceği, dolayısıyla denetim mekanizmasının, ÇED raporunu hazırlayan kurum/kuruluştan bağımsız kuruluşlarca yapılması gerektiği hususunun vurgulandığı,
Dava konusu Yönetmelikle, önceki Yönetmeliklerden farklı olarak yeterlik verilmiş kurum/kuruluşa proje ilerleme raporu hazırlama ve sunma yetkisinin verildiği, proje ilerleme raporunun, ÇED Olumlu kararı alındıktan sonra belli periyotlarla yatırımın başlangıç, inşaat ve işletme sonrasına ilişkin kaydedilen gelişmeleri içeren rapor olduğunun, izlemenin, proje ilerleme raporuna göre yapılan değerlendirmeleri ifade ettiğinin, denetimin ise izleme neticesinde gerek ÇED Gerekli Değildir kararının dayanağı proje tanıtım dosyasında (PTD’de) gerekse ÇED Olumlu kararının dayanağı ÇED raporunda verilen taahhütlerin fiili durumda yerine getirilip getirilmediğine yönelik çalışmaları kapsadığının ve izlemenin ve denetimin dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesiyle değiştirilen mevcut Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında açıkça Bakanlıkça yapılacağının düzenlendiği dikkate alındığında, proje ilerleme raporu hazırlanmasının, projenin başlangıç aşamasından işletme sonrası aşamaya kadar yürütülmesine ilişkin sadece veri toplama niteliğinde olduğu, raporun (izleme ve denetim kapsamında yapılan) verilen taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğine yönelik bir değerlendirmeyi veya analizi içermediği, başka bir deyişle, değişikliğin sahada yapılan uygulamaların Bakanlığa bildirimine yönelik olduğu, dolayısıyla dava konusu düzenleme ile yeterlik verilmiş kurum/kuruluşa idare adına denetim niteliğinde sayılabilecek bir yetkinin verilmediği,
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesi ile mevcut Yönetmeliğin 18. maddesinin eklenen 5. fıkrasında, proje ilerleme raporunu, Bakanlıkça yeterlik verilen ve söz konusu projenin ÇED Raporunun hazırlanmasında görev almayan kurum/kuruluşlara hazırlatılması gerektiğinin düzenlendiği dikkate alındığında, gelinen aşamada, veri toplamaya, gelişmelerin kaydedilmesine ilişkin proje ilerleme raporunun, ÇED raporunun hazırlanmasında görev almayan yeterlik verilmiş kuruluşlarca hazırlanması yönündeki düzenleme ile yargı kararının gereğinin de yerine getirildiği,
Bu itibarla, dava konusu düzenlemelerde, 2872 sayılı Kanun’un, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, hukuka ve kamu yararına aykırılık görülmediği,
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendi yönünden;
Mülga 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Dairelerinin 18/11/2015 tarih ve E:2013/10649, K:2015/8926 sayılı kararı ile anılan bendin iptaline karar verildiği,
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Dairelerinin 05/04/2017 tarih ve E:2015/573, K:2017/2108 sayılı kararıyla, söz konusu bendin iptaline karar verildiği,
26/05/2017 tarih ve 30077 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 2. maddesiyle değiştirilen mevcut Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinin; “p) İzleme ve kontrol: Gerçekleştirilmesi planlanan projeye dair “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı alındıktan sonra, inşaat öncesi, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemine ilişkin kararın verilmesine esas teşkil eden şartlar doğrultusunda yürütülmesinin sağlanması için yapılan çalışmaların bütününü” olarak düzenlendiği,
Dava konusu değişiklikte ise, izleme ve kontrol süreçlerinin ayrı bentlerde düzenlenerek “kontrol” sürecinin “denetim” olarak ifade edildiği, ancak denetimin kapsamının 2017 yılında yapılan değişiklik ile belirlendiği (bu bende karşı herhangi bir dava açılmamıştır.),
Yargı kararlarında, Çevre Kanunu’nda tanımına yer verilen çevresel etki değerlendirmesinin kapsamını daraltan düzenlemelere yer verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu hususu vurgulandığından, dava konusu değişiklik ile bu kapsamın daraltılıp daraltılmadığının incelenmesi gerektiği,
Dava konusu Yönetmelik’te, verilen taahhütlerin fiili durumda yerine getirilip getirilmediğinin, başka bir deyişle, projeye ilişkin ÇED kararlarının usulüne uygun yürütülüp yürütülmediğinin tespit edilmesine yönelik çalışmaları ifade eden denetimin, inşaat öncesi ve işletme sonrası kısımları da kapsadığının belirtildiği dikkate alındığında, projenin başlangıcından sona ermesine kadarki tüm sürecin davalı idare tarafından kontrol edilmesine imkan sağlandığı, dolayısıyla bu düzenleme ile önceki yargı kararının gereğinin yerine getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, proje ilerleme raporunun denetim yetkisinin unsurlarından olduğu ve Anayasa’ya aykırı olarak ve Çevre Kanunu’nda idareye tanınmayan ve bu haliyle kanunilik ilkesine aykırı şekilde, denetim yetkisinin üçüncü kişilere devredildiği, yeni düzenleme ile “izleme” tanımının getirildiği, izleme faaliyetinin denetimden farklılaştırılarak devredilen denetim yetkisinin izlemeye tabi kılındığı, diğer yandan önceki yargı kararlarının da uygulanmadığı, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendi yönünden, idarenin denetim yetkisinin “tespit” ile sınırlandırıldığı, 4. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (z) ve (aa) bentleri yönünden, Anayasa Mahkemesi ile yargı kararlarının uygulanmadığı, 18. maddesine eklenen 5. fıkra yönünden, “izleme ve denetim” hizmetlerinin bir bütün olduğu, dolayısı ile yargı kararlarının bu bent açısından da uygulanmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ….’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü ile Daire kararının; Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine ilişkin kısmı yönünden bozulmasının, diğer kısımlar açısından ise onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
- b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 20/10/2021 tarih ve E:2019/17877, K:2021/11628 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 26/10/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Uyuşmazlığa konu 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin, 29/07/2022 ve 31907 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırıldığı anlaşıldığından, esasının incelenme olanağı kalmayan işbu dava hakkında karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.