Rezerv Yapı Alanı, Acelecilik Hali, Acele kamulaştırma, Acele El Koyma
“Rezerv Yapı Alanı” ilan edilen bölgede gerçekleştirilecek projelerde, kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşuluyla acelelik halinin bulunduğu tartışmasızdır.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2023/6556
Karar No : 2024/260
DAVACILAR :
VEKİLLERİ : Av.
DAVALILAR : 1- Cumhurbaşkanlığı (temsilen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) – ANKARA
VEKİLİ :
2- Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av
DAVANIN KONUSU : Kocaeli İli, .. İlçesinde “rezerv yapı alanı” olarak belirlenen sahada yer alan ve ekli listede bulundukları mahalle ile ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/07/2022 tarihli, 31890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının, Kocaeli İli, … İlçesi, … 2 Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.
DAVACILARIN İDDİALARI : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde düzenlenen acele kamulaştırmanın şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediği, bölgenin doğal sit alanı niteliğinde olan, yeşil ve doğal yapısını koruyan bir yerleşim alanı olduğu, konut alanı olarak planlanarak acele kamulaştırılmasında hiçbir kamu yararının bulunmadığı, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında bu yöntemin uygulanması gerekçesinin, olağanüstü durumların, bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının, kamu düzeninin korunmasını gerektiren hallerin somut olarak ortaya konulması gerektiği, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, acele kamulaştırmanın olağanüstü bir kamulaştırma yolu olduğu ve istisnai hallerde başvurulacak bir yöntem olduğu, taşınmazın bir kısmının sit alanı içinde kaldığı, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
DAVALILARIN SAVUNMALARI:
1-Cumhurbaşkanlığı tarafından, davanın süresinde açılmadığı, Dilovası ilçe merkezindeki sanayileşme istihdamı sonucu ortaya çıkan çarpık kentleşme alanlarının ve sanayi bölgeleri ile iç içe geçmiş sağlıksız konut yerleşim alanlarının planlı kentleşme kriterlerine göre desantralize edilmesi, bu alanda bulunan nüfusun taşınması ve alanın Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun (KAFZ) kuzeyinde ve 1. derece deprem bölgesinde olması ve deprem afetine maruz bir konumda yer alması gerekçeleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 05/05/2022 tarih ve 3587154 sayılı işlemi ile uyuşmazlığa konu taşınmazın bulunduğu alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, rezerv yapı alanı ilan edilen bölgede gerçekleştirilecek projelerde, kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşulunun da sağlandığı ve acelelik halinin bulunduğu, maliklerin süreci uzatmalarını önlemek amacıyla acele kamulaştırma kararı alınmasında kamu yararının da bulunduğu, iskan projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, afet riski altında bulunan Dilova ilçesinin rezerv alana taşınmasının amaçlandığı, Kocaeli Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kocaeli İl Afet Müdahale Planında yer alan afet senaryosuna göre olası bir depremde, Dilovası İlçesinde 3149 ağır hasarlı, 867 yıkık bina olmak üzere 4016 yapının kullanılamaz hale geleceği, 1874 orta hasarlı yapının da kullanılmaya devam edilmesi halinde risk barındıracağının öngörüldüğü ve bu rakamların deprem gerçekleşmeden önce tedbir alınması gerektiğinin vurgulandığı, bu rapor ile şehrin tekrar iskan edilmesi gerektiğinin belirtildiği, şehrin sanayi bölgesi içerisinden kurtarılması ve deprem gerçekleşmeden önlem alınarak fen ve sanat normlarına uygun sosyal donatı alanları ve altyapısı olan depreme dayanıklı projelerin iskan edilmesi zaruretinin bulunduğu, olması beklenen Marmara depremine hazırlık yapılması için Dilova İlçesinin rezerv alana bir an önce taşınmasının gerektiği, dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
2- Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, davanın süresinde açılmadığı, uyuşmazlığa konu taşınmazın 1/5000 ölçekli nazım imar planında “Mevcut Konut Alanı-Düşük (50-200 kişi/ha.)”, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “(5/A-2/3)” yapılaşma koşullu Yerleşik Konut Alanı” kullanımında kaldığı, halihazırda söz konusu taşınmaz için imar planı değişikliği yapılmadığı, ancak kentsel dönüşüm ile ilgili olarak imar planı değişikliği çalışmalarının devam ettiği, bölgede imar mevzuatına aykırı konut sayısının bir hayli fazla olduğu, olası depremde bu yapıların hasar göreceği, Dilova bölgesinde hava kirliliğine bağlı olarak akciğer kanserine yakalanma oranında ciddi artış ve akciğer kanseri gelişme riskinin fazla olduğu, Kanserden ölüm oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu, bölgede hava kirliliğinin trafiğin ve gürültünün had safhada olduğu, sanayi kuruluşlarının yoğun olmasından dolayı trafiğin kilitlendiği, halkın hava kirliliği ve sağlık sorunlarının bertaraf edilebilmesi için sanayi bölgeleri ile iç içe geçmiş sağlıksız konut alanlarının en uygun alana desantralize edilmesi gerektiği, Tavşancıl Mahallesindeki tescilli yapıların 6306 sayılı Kanun kapsamında ihya edilmesi ile tarihi kent meydanının çarpık yapılardan temizlenmesi, Dilovası İlçe merkezindeki sanayi bölgeleri ile iç içe geçmiş sağlıksız konut alanlarının kentleşme kriterlerine göre desantralize edilmesine yönelik kararlar üretilmesi, böylelikle insan sağlığı açısından risk teşkil eden, sürdürülebilirlik sorunu yaşanan alanların iyileştirilmesine olanak sağlanması amacıyla alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ……’IN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ….’IN DÜŞÜNCESİ: Dava, Kocaeli İli, … İlçesinde “rezerv yapı alanı” olarak belirlenen sahada yer alan ve ekli listede bulundukları mahalle ile ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/07/2022 tarihli, 31890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının, Kocaeli İli, Dilovası İlçesi, Tavşancıl-2 Mahallesi, 179 ada, 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin usule ilişkin itrazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun hükümleri ile riskli alan ve rezerv yapı alanı olarak ilan edilen bölgelerde taşınmaz malikleriyle anlaşma sağlanamayan durumlarda acele kamulaştırma yoluna da gidilebileceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa’ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Ancak buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolüyle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır. Bu çerçevede, 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda üçüncü koşul olan aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 2013 yılında … Mahallesindeki 488,41 ha büyüklüğündeki alanın, 2021 yılında da Tavşancıl ve Çerkeşli mahallelerinde bulunan 175,97 ha büyüklüğündeki alanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 05/05/2022 tarih ve 3587154 sayılı işlemi ile 664,38 ha büyüklüğünde belirlenen rezerv yapı alanı sınırları revize edilerek 187,60 ha büyüklüğündeki alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, daha sonra 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ekli listede gösterilen taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre acele kamulaştırılmasına karar verildiği, davalı idarece Dilovası ilçe merkezindeki sanayileşme istihdamı sonucu ortaya çıkan çarpık kentleşme alanlarının ve sanayi bölgeleri ile iç içe geçmiş sağlıksız konut yerleşim alanlarının planlı kentleşme kriterlerine göre desantralize edilmesi, bu alanda bulunan nüfusun taşınması ve alanın Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun (KAFZ) kuzeyinde ve 1. derece deprem bölgesinde olması, deprem afetine maruz bir konumda yer alması gerekçeleriyle acelelik hali ve kamu yararının bulunduğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır.
6306 sayılı Kanun uyarınca riskli ve rezerv yapı alanlardaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır. Uyuşmazlığa konu taşınmazı da kapsayan alanın rezerv yapı alanı olarak belirlenmesinin tek başına acele kamulaştırma yapılmasına gerekçe teşkil etmeyeceğinden alanın rezerv alan ilan edilmesini gerektirecek 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşullarda bilimsel verileri içeren teknik ve detaylı bir incelemenin yapılması, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanabilmesi için gerekli olan olağanüstü durumların ve bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının, kamu düzeninin korunmasını gerektiren hallerin somut olarak ortaya konulması gerekmektedir. İdarece işlemin gerekçesi olarak belirtilen hususların belirtilen durumu somutlaştırmak için yeterli olmadığı sonucuna ulaşıldığından rezerv yapı alanında kalan taşınmazların kamulaştırılmasına ilişkin acelelik halinin oluşmadığı, anılan hususlar gözetilmeksizin rezerv yapı alanı belirlenmesi kararı üzerine uyuşmazlığa konu taşınmazın acele kamulaştırılması yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 08/07/2022 tarihli, 31890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının, Kocaeli İli, Dilovası İlçesi, …Mahallesi, … ada, …parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 04/09/2013 tarih ve 5535 sayılı işlemi ile; Tavşancıl Mahallesindeki 488,41 ha büyüklüğündeki alan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 08/04/2021 tarih ve 20868 sayılı işlemi ile … ve … mahallelerinde bulunan 175,97 ha büyüklüğündeki alan rezerv yapı alanı olarak ilan edilmiş, 05/05/2022 tarih ve 3587154 sayılı işlemi ile de; 664,38 ha büyüklüğünde belirlenen rezerv yapı alanı sınırları revize edilerek 187,60 ha büyüklüğündeki alan rezerv yapı alanı olarak ilan edilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 20/05/2021 tarih ve 924713 sayılı işlemi ile 6306 sayılı Kanunun 62. maddesinin 12. fıkrası uyarınca Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı geçici olarak yetkilendirilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 05/04/2022 tarih ve 3359203 sayılı yazısı ile, 3000 konut üretilmesi için önerilen 2. ve 3. etap sınırlarının Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığınca değerlendirilerek acele kamulaştırma kararı alınmasına ilişkin iş ve işlemlerin başlatılması talep edilmiştir.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Encümeninin 13/04/2022 tarih ve 1396 sayılı kararıyla; rezerv yapı alanı içerisinde bulunan taşınmazlar için acele kamulaştırma kararı alınmasına karar verilmiştir.
Dava konusu 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile, Kocaeli İli, Dilovası İlçesinde “rezerv yapı alanı” olarak belirlenen sahada yer alan ve ekli listede bulundukları mahalle ile ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacılara ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.
Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. ” hükmüne, aynı Kanunun 5. maddesinde, belediye yararına kamulaştırmalarda belediye encümeni tarafından kamu yararı kararı alınacağı düzenlenmiş, 6. maddesinde ise belediye encümeni tarafından alınmış olan kamu yararı kararının il merkezlerinde Valinin onayı ile tamamlanacağı kurala bağlanmıştır. Aynı maddenin 3. fıkrasında, “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, Kanun’un amacının, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiş, 2. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, “Rezerv yapı alanı”, Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanlar olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasında, “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde salt çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Başkanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır ve ilk taksit ödemesi, mezkûr fıkraya göre belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılır…” hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının Resmi Gazete’de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı kanunun 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararları da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararının davacılara tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı, davacılar tarafından öğrenme tarihi üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde davanın açıldığı anlaşılmış ve davalı idarelerin süre aşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idare tarafından kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, yapılacak başvuru üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun’da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Cumhurbaşkanlığınca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı ile, tapuda mülkiyetin el değiştirmesi beklenilmeden el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı doğmaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Şöyle ki; taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, idare tarafından 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmekte olup, anılan davada, Mahkemece 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; söz konusu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve ilgili taşınmaz malikinin iddialarının anılan davada incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM, Ali Ekber Akyol ve diğerleri, B. No: 2015/17451, 16/2/2017)
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; uyuşmazlığa konu taşınmazın bulunduğu alanın, bölgede imar mevzuatına aykırı konut sayısının bir hayli fazla olduğu, alanın Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun (KAFZ) kuzeyinde ve 1. derece deprem bölgesinde olması ve deprem afetine maruz bir konumda yer alması nedeniyle olası depremde yapıların hasar göreceği, Dilova bölgesinde hava kirliliğine bağlı olarak akciğer kanserine yakalanma oranında ciddi artış ve akciğer kanseri gelişme riskinin fazla olduğu, Kanserden ölüm oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu, bölgede hava kirliliğinin trafiğin ve gürültünün had safhada olduğu, sanayi kuruluşlarının yoğun olmasından dolayı trafiğin kilitlendiği, halkın hava kirliliği ve sağlık sorunlarının bertaraf edilebilmesi için sanayi bölgeleri ile iç içe geçmiş sağlıksız konut alanlarının planlı kentleşme kriterlerine göre en uygun alana desantralize edilmesi gerektiği, böylelikle insan sağlığı açısından risk teşkil eden, sürdürülebilirlik sorunu yaşanan alanların iyileştirilmesine olanak sağlanması gerekçeleriyle alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, afet riski altında bulunan Dilova ilçesinin rezerv alana taşınması amacıyla dava konusu acele kamulaştırma kararının alındığı, davalı idarenin savunma dilekçesinde Kocaeli Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kocaeli İl Afet Müdahale Planında yer alan afet senaryosuna göre olası bir depremde, Dilovası İlçesinde 3149 ağır hasarlı, 867 yıkık bina olmak üzere 4016 yapının kullanılamaz hale geleceği, 1874 orta hasarlı yapının da kullanılmaya devam edilmesi halinde risk barındıracağının öngörüldüğü ve bu rakamların deprem gerçekleşmeden önce tedbir alınması gerektiğinin vurgulandığı, bu rapor ile şehrin tekrar iskan edilmesi gerektiğinin belirtildiği hususuna yer verildiği anlaşılmaktadır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasında; bu Kanun’a göre gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında, idareye verilen özel acele kamulaştırma yetkisinin, idarenin, şartlarının oluşması halinde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi çerçevesinde acele kamulaştırma kararı almasına engel bir düzenleme olarak görülemeyeceği açıktır. 2942 sayılı Kanun’da öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde acele kamulaştırma kararı alınması mümkündür. Başka bir deyişle, acelelik hali ve kamu yararı şartlarının varlığı durumunda, Cumhurbaşkanı kararıyla 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi hükmüne dayanılarak acele kamulaştırma yapılabilir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu acele kamulaştırma kararının, “Rezerv Yapı Alanı” olarak ilan edilen alanda kalan taşınmazlar hakkında, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesine dayanılarak Cumhurbaşkanı kararıyla alındığı, Tavşancıl 2 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanın “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilmesine ilişkin 05/05/2022 tarih ve 3587154 sayılı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı işleminin uyuşmazlığa konu taşınmaz bakımından halihazırda yürürlükte olduğu görülmektedir.
Bu kapsamda, uyuşmazlık özelinde, “Rezerv Yapı Alanı” ilanının hukuka uygunluğundan ziyade, uyuşmazlığa konu taşınmazın bulunduğu alanın “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilmesinin, acele kamulaştırma için gerekli olan acelelik halinin varlığı konusunda, yeterli bir dayanak teşkil edip etmeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, kamulaştırma yöntemi konusunda özel bir düzenleme getirilmiştir.
“Rezerv Yapı Alanı” tanımı, 6306 sayılı Kanun’un, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilen genel amacıyla birlikte değerlendirildiğinde, “Rezerv Yapı Alanı”na yönelik ilanların, iskan projesi niteliği taşıdığı açıktır. Kaldı ki 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinde, 6306 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmaların, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Buna göre, “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilen bölgede gerçekleştirilecek projelerde, kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşuluyla acelelik halinin bulunduğu tartışmasızdır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 24/06/2021 tarihli, E:2021/1179, K:2021/1308 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda; davaya konu acele kamulaştırma kararının iskân projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla alındığı, iskan projesinin ise projenin bütünselliği kapsamında projenin tamamının birlikte yapılması gerekliliği dikkate alındığında, iskan projesinin bir an önce tamamlanması gerekliliği, ayrıca 1. derece deprem bölgesinde bulunan alanın, deprem afetine maruz bir konumda yer alması nedeniyle olası bir depremde yapıların hasar görecek olması sebebiyle, deprem gerçekleşmeden önlem alınarak fen ve sanat normlarına uygun sosyal donatı alanları ve altyapısı olan depreme dayanıklı yapıların yapıların bulunduğu yeni yerleşim alanı üretilmesi, depreme hazırlık yapılması için Dilova İlçesinin rezerv alana bir an önce taşınması, depremin etkilerinin ve can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için iskân projesinin gerçekleştirilmesi amaçlandığı dikkate alındığında, iskan projesinin bir an önce tamamlanması amacıyla acele kamulaştırma yönteminin tercih edilmesinde acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilen bölgede kalan uyuşmazlığa konu taşınmaza el konulmasına imkan veren dava konusu Cumhurbaşkanlığı kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
- DAVANIN REDDİNE,
- Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 1.193,50-TL yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 17.100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine,
- Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/04/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Dava; Kocaeli İli, … İlçesinde “rezerv yapı alanı” olarak belirlenen sahada yer alan ve ekli listede bulundukları mahalle ile ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırılmasına ilişkin 08/07/2022 tarihli, 31890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının, Kocaeli İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa’ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Ancak buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolüyle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
2942 sayılı Yasanın 27. maddesinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği, bu kapsamda üçüncü koşul olan aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerekmektedir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğu ifade edilmiş, “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde ise “Rezerv yapı alanı” bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanununun 5. maddesinde: ”(1) Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır. (Değişik cümle:29/11/2018-7153/22 md.) Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine, kiracılarına ve yapıda ikamet etmek şartıyla sınırlı ayni hak sahiplerine geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı ve yapım için yardım yapılabilir. (Ek cümle:7/11/2023-7471/9 md.) Yapım için yapılacak yardımın usul ve esasları Cumhurbaşkanınca belirlenir.
….
(3) (Değişik birinci ve ikinci cümleler:7/11/2023-7471/9 md.) Riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine doksan günden fazla olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı bildirilir. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır.
(4) (Değişik:7/11/2023-7471/9 md.) Üçüncü fıkrada belirtilen usule göre süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Başkanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir ve bu yapılar, İdarece yıkılır/yıktırılır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Başkanlık, yukarıdaki fıkralarda belirtilen tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilir. Kanun kapsamındaki yapıların tahliyesinin engellenmesi durumunda; Başkanlıkça/İdarece talep edilmesi hâlinde, mülki idare amiri tarafından verilecek yazılı izne istinaden yeterli kolluk kuvveti marifetiyle kapalı kapıları/alanları açmak veya açtırmak suretiyle tahliye yapılır/yaptırılır. Başkanlık veya İdare tarafından yapılan veya yaptırılan riskli yapı tespit, tahliye ve yıktırma masrafları, hisseleri oranında maliklerden 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir.
” hükümlerine, aynı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde salt çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Başkanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 04/09/2013 tarih ve 5535 sayılı işlemi ile Tavşancıl Mahallesindeki 488,41 ha büyüklüğündeki alanın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 08/04/2021 tarih ve 20868 sayılı işlemi ile … ve … mahallelerinde bulunan 175,97 ha büyüklüğündeki alan rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, yine 05/05/2022 tarih ve 3587154 sayılı işlemi ile de 664,38 ha büyüklüğünde belirlenen rezerv yapı alanı sınırları revize edilerek 187,60 ha büyüklüğündeki alanın rezerv yapı alanı olarak ilan edildiği, daha sonra 07/07/2022 tarihli, 5786 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ekli listede gösterilen taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre acele kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığa konu taşınmazların bulunduğu alanın rezerv alan ilan edilmesini gerektirecek 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşullarda detaylı bir teknik inceleme yapılmadığının anlaşılması karşısında rezerv yapı alanında kalan taşınmazların kamulaştırılmasına ilişkin acelelik halinin oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, rezerv yapı alanlarında, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununda belirtildiği üzere öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesinin esas alınması, Kanunda belirtilen uygulamaların Bakanlıkça yerine getirilmesi, ancak üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın malikleri salt çoğunluğu sağlayamazsa acele kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekirken, anılan hususlar gözetilmeksizin rezerv yapı alanı belirlenmesi kararı üzerine uyuşmazlığa konu taşınmazın acele kamulaştırılması yolunda tesis edilen ve bu nedenle hukuka aykırı olduğu sonucuna varılan dava konusu acele kamulaştırma kararının uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla, Dairemiz kararına katılmıyorum.